Kurucu Temsilcisi Yansı Eraslan Özel Ege Lisesi 5. Öğretmen Çalıştayı'nda Konuştu
Özel Ege Lisesi Kurucu Temsilcisi Yansı Eraslan, “Eğitimde Yapay Zekâ: Değişim mi, Dönüşüm mü?” başlığıyla bu yıl beşincisi düzenlenen Özel Ege Lisesi (ÖEL) Öğretmen Çalıştayı’nın açılış konuşmasını yaptı. ÖEL Yüksel Eraslan Kültür Merkezi’nde düzenlenen oturumda Eraslan, Özel Ege Lisesi 2025 Liseye Geçiş Sınavı (LGS) ve Yükseköğretim Kurumları Sınavı (YKS) yerleştirme sonuçlarını değerlendirdi; Türk maarifinin tarihsel gelişim sürecine ve Avrupa eğitim sistemi ile etkileşimine değindi.
Konuşmasına 2025 LGS ve YKS sonuçları üzerinden Özel Ege Lisesinin elde ettiği başarıları aktararak başlayan Eraslan, LGS’de ÖEL öğrencilerinin ülke genelinde ulaştıkları dereceleri paylaştı. Son sekiz yılda ÖEL öğrencilerinin ülke geneli ortalamasının %10,06 olduğunu, 2025 sonuçlarının ise %8,93 dilime karşılık geldiğini belirten Eraslan, bu tablonun oldukça parlak ve umut verici olduğunu vurguladı. Bu başarının kendi yaş grupları içinde %91’in üzerinde bir başarıya tekabül ettiğini kaydeden Eraslan, “100 kişide ilk 9’da yer alan öğrenciler yüksek bir başarı standardında olduklarını gösterir. TOEFL, IELTS, SAT gibi uluslarası sınavlarda bu seviyedeki sıralamalar en üst dilimler olarak görülmektedir” diyerek dikkat çekti.
Eraslan, LGS’de 90 soru sorulduğunu hatırlatarak Özel Ege Lisesi öğrencilerinin 2025 LGS doğru sayısı ortalamasının 74,34 olduğunu ve son sekiz yıllık LGS ortalamasının ise 73,10 olduğunu açıkladı. Son sekiz yıl baz alındığında kurum içindeki ortak sınavlarda %80,56 olan net başarı ortalamasının bu yıl %84,28’e yükseldiğini belirten Eraslan, ulusal sınavlar ile Özel Ege Lisesinin ortak sınavları arasında uzun yıllardan bu yana dikkat çekici bir korelasyon olduğuna ve okul sınavlarının ölçme kapasitesinin yüksekliğine işaret etti.
Üniversite sınavlarına ilişkin sonuçları da paylaşan Eraslan, ÖEL 2025 mezunu olan 66 öğrencinin girdiği sınavda elde edilen başarı dilimleri hakkında bilgi verdi. Son sekiz yıl baz alındığında ÖEL öğrencilerinin TYT net ortalamasının 81,14 olduğunu hatırlatan Eraslan, 2025 ortalamasının 84,47 olduğunu belirtti. Türkiye’nin son yedi yıldaki TYT ortalamasının ise 33,93 olduğunu aktardı.
2025 mezunlarının %86’sının üniversitelere yerleştiğini, açıkta kalan dokuz öğrencinin ya tercih yapmadığını ya da bir hayli yüksek puanlı bölümleri tercih ettiğini açıklayan Eraslan, yerleşen 57 öğrenciden sekizinin yurt dışında öğrenim görmeyi tercih ettiğini söyledi. 30 öğrencinin mühendislik, 8 öğrencinin tıp fakültesine yerleştiğini belirten Eraslan, bu tablonun Özel Ege Lisesinin bir STEM (öğrencileri bilim, teknoloji, mühendislik ve matematik alanlarında uygulamalı olarak yetiştirme fikrine dayanan eğitim programı) okulu olduğunun göstergesi olduğunu ifade etti. Ayrıca hukuk, psikoloji ve sosyal bilimler gibi alanlara da yerleşmelerin olduğunu belirterek öğrencilerin tercih yelpazesinin genişliğine dikkat çekti.
Son olarak Özel Ege Lisesi internet sitesinde ortaokul ve lisedeki ulusal sınav istatistiklerinin şeffaf biçimde paylaşıldığını hatırlatan Eraslan, yaklaşık 26-27 yıllık verilerin okulun akademik gücünü gözler önüne serdiğini ifade etti.
“Eğitim sistemi gelecek kadar geçmişe de bakarak inşa edilmeli”
Konuşmasını ülkemizdeki eğitim anlayışı ve eğitime bakış açılarını ele alarak sürdüren Özel Ege Lisesi Kurucu Temsilcisi Yansı Eraslan, “Yüz kişinin katıldığı sınavda 99 kişiyi geride bırakmış bir öğrencinin bunu yeterli görmeyerek tercihte bulunmaması ve şansını bir kez daha denemek istemesi kabul edilebilir değil” ifadelerini kullandı. Günümüzün şehirli insanının rekabetçiliğinin yıpratıcı seviyelere geldiğini ve çocukların bundan etkilenmemesinin mümkün olmadığını vurgularken %1’lik kesimdeki öğrencilerin tercih yapmamasının son yıllarda yüksek öğrenimin değersizleştirilme söylemine hizmet eden bir yaklaşım olduğunu vurguladı. Eraslan eğitimin bugünkü felsefesine değinirken Türk maarifinin özünden uzaklaşarak donanım ve beceriklilik odaklı bir yapıya teslim olduğunu belirtti.
Yaşanılan ülkenin gerçeklerinin eğitim sisteminde göz ardı edilemeyeceğini dile getiren Eraslan, ölçülemeyen unsurların da hayatın ve doğal olarak eğitimin bir parçası olduğuna işaret etti. Türk maarifinin yüzlerce yıllık alışkanlıklar üzerine kurulu olduğuna değinerek 1840’larda kurulan muallim mekteplerinden daha eskiye mahalle mekteplerine, sıbyan mekteplerine ve Âmin Alaylarına uzanan bir tarihsel yolculuğa dikkat çekti. Eraslan “bu kurumlardan ölçülebilir değil ölçülemez değerler çıkar; bu da sistemi daha lokal, özgün ve bulunduğumuz coğrafyaya uygun hâle getirir” değerlendirmesinde bulundu.
Türkiye’nin kaliteli insan yetiştirme zorunluluğunu hatırlatan Eraslan, bunun ancak “insana dokunarak” mümkün olabileceğini belirtti. Okula gelmeyen bir öğrencinin velisinin aranarak hâlinin hatırının sorulmasının ve öğrencilerle ders dışı sohbetlerin iletişimi güçlendirdiğini, rol model olmanın yalnızca bilgiyle sınırlı olamayacağını vurguladı. Konuyla bağlantılı olarak iş mülakatlarına da değinen Eraslan, kendisinin dikkat ettiği asıl meziyetlerin çoğu zaman özgeçmiş dışında kalan nitelikler olduğunu ifade etti.
“Medeniyet inşa edecek nesiller yetiştirmek zorundayız!”
Kurucu Temsilcisi Yansı Eraslan, eğitimcilerin asli görevinin medeniyet kuracak nesiller yetiştirmek olduğunu vurguladı. Bunun yalnızca ilaç ya da aşı üretmek ya da şehirler inşa etmekle sınırlı olmadığını belirten Eraslan, medeniyetin çok daha kapsayıcı ve derin bir olgu olduğunu ifade etti. Kendi tarihinden ilham alan ve büyük medeniyetler kurma bilincine sahip nesiller yetiştirmenin önemine dikkat çeken Eraslan, ülkesinden sürekli şikâyet eden bireylerle medeniyet inşa edilemeyeceğini ortaya koyarak kültürünü, ahlakını, sokaktaki insanı yok sayan, yıkıcı nitelikteki söylemlerin eleştiri adı altında sunulmasının da doğru olmadığını belirtti.
Anadolu’nun hiçbir zaman kimliksiz bir coğrafya olmadığını hatırlatan Eraslan, Moğol istilası sonrasında bile Anadolu kültürünün varlığını sürdürmesinin sağlam temeller üzerine kurulmuş bir medeniyet anlayışının göstergesi olduğunu vurguladı. Medeniyetin çok boyutlu bir kavram olduğunun altını çizen Eraslan, bilimin, bilginin, aklın ve kurmay zekânın üretilmesinin hayati öneme sahip olduğunu ifade ederken medeniyetin dört ana parametre altında kurulabileceğini belirtti. Medeniyetin ön koşulunun bilim / bilgi üretimi (know-how), hukuk sistemi inşası, yüksek nitelikli sanat eserleri ve özgün mimari anlayışıyla olabileceğinin tespitinde bulundu.
Ülkemizin yaşadığı ekonomik sorunların temelinde bilgi üretimindeki yetersizliğin bulunduğu tespitinde bulunan Eraslan, cari açığın aslında bilgi açığı olduğunu ve başkalarının ürettiği malları kullanmanın cari açığı artırdığını belirterek “kendi üretim kapasitemizi geliştirmeliyiz” çağrısında bulundu.
Hukuk alanında da özgün sistemler geliştirilmesi gerektiğini ifade eden Eraslan “başkalarının hukukunu benimseyerek kendi çocuklarınıza kendi hukukunuzu öğretemezsiniz” sözleriyle dikkat çekti. İdare hukukunu bir ülkeden, medeni hukuku bir başka yerden, ceza hukukunu bir diğerinden ithal ederek sosyal yapıyı kendi değerleriyle ayakta tutmanın zorluğunu hatırlattı. Sanat, kültür ve edebiyat üretiminin medeniyetin ayrılmaz bir parçası olduğunu vurgulayan Eraslan, bu değerlerin genç kuşaklara aktarılmasının zorunlu olduğunu kaydetti. Konuşmasının sonunda mimarinin önemine değinen Eraslan, matematik, fizik, sanat ve estetiğin kusursuz uyumunu yansıtan bir mimari anlayışa ihtiyaç duyulduğunu ifade ederek sözlerini noktaladı.