Loading
Özel Ege’den Haberler

Kurucu Temsilcisi Yansı Eraslan'ın Salon Dersi

Kurucu

Özel Ege Lisesi Kurucu Temsilcisi Yansı Eraslan, lise öğrencileriyle salon dersinde bir araya gelerek öğrencilerin sorularını yanıtladı.  Toplantı salonunda yapılan derste Eraslan, öğrenciler tarafından yöneltilen, Avustralya’nın Bondi Plajı'ndaki ve Brown Üniversitesindeki saldırılar, Amerika’daki bireysel silahlanma, 1993’te Sivas’ta gerçekleşen Madımak Oteli yangını ve 1978 yılında Alevilere yönelik gerçekleşen Maraş olayları ve dinler tarihi gibi konulardaki sorulara yanıt verdi.

Salon dersine Lise-Ortaokul Müdürü Aylin Musluoğlu, Lise Müdür Yardımcısı Zafer Arslan, İlkokul Müdürü Mehmet Halil Civek, Ortaokul Müdür Yardımcısı Pınar Dursun, İlkokul Müdür Yardımcısı Hülya Ökem, Sosyal Bilimler Bölüm Başkanı Betül Ernas, Türkçe Öğretmeni Ozan Almak ve Uluslararası Eğitim Koordinatörü Nur Eraslan Bakoğlu katılım gösterdi.


“Dünya’da Müslüman Karşıtlığı Var”
Öğrenciler tarafından yöneltilen ilk soru 14 Aralık 2025 tarihinde Avustralya'nın Sidney kentindeki Bondi Plajı'nda, Yahudi toplumu kurumu olan "Bondi Chabad" tarafından düzenlenen bir Hanuka Bayramı kutlaması sırasında terör amaçlı toplu silahlı saldırıda 16 kişinin öldüğü olay hakkındaydı.
Yaşanan katliama ilişkin net bir kanıt gösteremeyeceğini ancak olayları gözlemlediği ve muhakeme ettiği kadarıyla kendi perspektifinden anlatacağını belirten Eraslan, saldırının “sahte bayrak” operasyonu olabileceğine dikkat çekerek uygulama yöntemine ve olayın aktörlerine baktığı zaman arkasında İsrail ulusal istihbarat örgütü Mossad’ın olduğunu düşündüğünü belirtti.  Yahudilere karşı yapılan bir saldırıda Mossad parmağı olmasının kimileri için anlaşılmaz olabileceğini ancak İsrail gizli servisleri hakkında -ve kimileri yahudi yazarlar tarafından- yazılan kitaplar incelendiğinde bunun pek de karşılaşılmamış bir şey olmadığının görüleceğini kaydetti.  Saldırıyı gerçekleştirenlerin Müslüman kimliğiyle öne çıktığını, ölenlerin Yahudi olduğunu ve dünya kamuoyunun antisemitizm korkusunda ve İslam karşıtlığında birleştirilmesinin hedeflendiğini ifade eden Eraslan her operasyonda bir “sapma payı” bulunduğunu, saldırganları durdurmak üzere harekete geçen kişinin Müslüman olduğunu ve muhtemelen operasyonu planlayanların bu beklenmedik gelişmeden hiç memnun kalmadıklarını düşündüğünü dile getirdi.  Dünyada İsrail devletinin politikalarına karşı büyük bir tepki oluştuğunu, Yahudi karşıtlığının çok alt seviyede olduğunu, bilhassa Soğuk Savaş’ın bitimini takiben başlayan ciddi bir “İslam Karşıtlığı / Korkusu (İslamofobi)” olduğunu belirtti.  İsrail’in, işgal ve devlet uygulamalarına tepki gösteren herkesi “antisemitik” olmakla itham etmesinin son 80 yılın en ciddi devlet politikalarından biri olduğunu ancak bunun artık işlevinin neredeyse kalmadığını belirtti.


“Amerikalı Amerikalıdan Korkar”
Amerika Birleşik Devletleri’nin tanınmış üniversitelerinden biri olan ve “Ivy Okullar” grubundaki Brown Üniversitesinde yaşanan silahlı saldırı hakkındaki görüşleri sorulan Eraslan, ABD’de bireysel şiddetin bir hayli yaygın olduğunu ve Amerikalıların bireysel silahlanma istatistiklerinin çok yüksek boyutta olduğunu söyledi.  Nüfuz alanı geniş olan Ulusal Tüfek Birliği’nin (NRA), bireysel silahlanmanın anayasal bir hak olduğu gerçeğini sürekli hatırlattığını kaydetti.
Devletlerin kurulma şekline de değinen Eraslan, bizim örneğimizde olduğu gibi pek çok ülkede milletin devleti inşa ettiğini ancak Amerika’da devletin bir millet inşa etmeye çalışarak kurulduğunu hatırlatarak “millet kurmanın” kolay olmadığını ifade etti.  Eraslan, ortak değer ve uğruna savaşılacak doğal ortak miras bulunmadığı için Amerika’da bireysel silahlanmanın yaygın olduğunu ve toplumsal olaylarda aşırılıkların ve yağmaların görüldüğünü dile getirdi.  Normal koşullarda insanların ancak kendilerini tehdit altında hissettiğinde silahlandığını belirten Eraslan, ABD’de “dış kaynaklı tehdit” açısından ciddiye alınacak bir durum olmadığını, bu ülkenin gerek coğrafi konum gerekse ekonomik ve askeri güç bakımından kolay kolay işgal edilebilecek bir ülke olmadığının altını çizdi.  Bu durumda güvenlik kaygısı olarak geriye sadece ülke içi tehditlerin kaldığını ifade eden Eraslan, “Amerikalının en büyük korkusu bir başka Amerikalıdır”  dedi.  Türkiye’ye bakıldığında bu örneklerin geçerli olmadığını belirterek bir terör olayında veya doğal afette yani yıkıcı toplumsal olaylarda ulusal birliğin ve tarihsel mayamızın gücüyle Türk halkının ortak hareket edebildiği tespitinde bulundu.


“Türk Halkı İç İçe Geçmiş Bir Toplumdur”
Aralık 1978’de Kahramanmaraş’ta gerçekleşen Maraş olayları ve Temmuz 1993’te Sivas’ta yaşanan Madımak Oteli katliamıyla ilgili gelen soruları yanıtlayan Eraslan, bu eylemlerin yapılış amacının aksine toplumsal barışı bozmadaki etkisinin neredeyse sıfır olduğunu vurguladı.  Türk halkının iç içe geçmiş ve kendini iyi tanıyan bir toplum olduğunu belirten Eraslan, her etnik unsurun aile kurma yoluyla birbirine karıştığını ve diğer ülkelerdeki gibi kurumsal, sistematik bir ayrımcılığın bu topraklarda barın(a)madığını belirtti.
Maraş ve Sivas olaylarının esas faillerinin hiçbir zaman tam olarak öğrenilemediğini ancak bu olayların Gladyo (NATO tarafından kurulan gizli kontrgerilla örgütü) operasyonları olabileceğinin altını çizdi.  Eraslan, 1993 yılında helikopterinin düşmesi sonucu şehit edilen Jandarma Genel Komutanı Eşref Bitlis ve aynı yıl arabasına bomba yerleştirilerek öldürülen gazeteci Uğur Mumcu’nun katillerinin de bugün tahmin edildiğini ancak hâlâ kesin olarak bilinmediğini söyledi.  Bu cinayetlerin toplumda infial uyandırmak ve karışıklık çıkarmak için yapılan dış kaynaklı istihbarat operasyonları olduğunun toplumun büyük bir kısmının ortak görüşü olduğunu ifade ederken tüm bu eylemlerin yapılma amacına zıt bir şekilde toplumda birleştirici etkisinin görüldüğüne dikkat çekti.


“İslam Dini Hz. Âdem ile Başlar”
Dinler tarihiyle ilgili gelen soruyu yanıtlayan Eraslan, dinlerin Hz. Âdem ile başladığını, insanın din için değil dinin insan için olduğunu, dinin ve her şeyin merkezinde insanın bulunduğunu söyleyerek sözlerine başladı.  İnsanlık tarihi ile dinler tarihinin etle kemik gibi ayrılmaz bir ikili olduğunun altını çizen ve Kur’an’da geçtiği üzere Allah katındaki dinin İslam olduğu vurgusunu yapan Eraslan, İslam’ın ilk insanla başladığını, Musevilik ve Hristiyanlık gibi dinlerin de kaynağının ilahi olduğunu ancak İslam inancına göre bunların insanlar tarafından tahrif edilmiş olduğu tespitinde bulundu.
Katolik Hıristiyanların ruhani lideri Papa 14. Leo’nun Türkiye ve dünya gündeminde iz bırakan İznik ziyaretine de kısaca değinen Eraslan, Hıristiyanların yedi antik kilisesinin Batı Anadolu’da bulunduğunu, üzerinde bulunduğumuz toprakların İseviler için ne kadar önemli olduğunu hatırlattı. Binlerce İncil içinden dört tanesinin -Matta, Markos, Luka, Yuhanna- 325 yılında İznik Konsili’nde geçerli (kanonik) kitap olarak kabul edildiğini, Teslis / Üçleme (Trinity) (Baba-Oğul-Kutsal Ruh) inancının bu Konsil ile birlikte Hıristiyanlığın inanç doktrinine dönüştüğünü söyleyen Eraslan, tek tanrılı inanca en yakın duran Arius’un İznik’te aforoz edildiğini vurguladı.
İslam’ın konuya yaklaşımı hakkında bilgi veren Eraslan, Maide Suresi’nin 73. âyetinde “Allah, üçün üçüncüsüdür” diyenler elbette kâfir olmuşlardır” ifadesiyle konunun özünün açıklandığını belirtti.  Bu yönüyle teslis inancının Roma paganizmiyle karışmış olduğuna, nitekim İznik Konsili’nin de kaynağı ilahi olan ancak tahrif edilmiş bir dinle paganizm inancına sahip olan Roma arasındaki uzlaşma olduğuna dikkat çekti.  Maide Suresi’nin 3. âyetine de atıfta bulunan Eraslan, “Bugün sizin için dininizi kemale erdirdim, size nimetimi tamamladım, sizin için din olarak İslâmiyet'i beğendim” ifadesinin önemini hatırlatarak tarih boyunca gelen tüm peygamberler ve kutsal kitapların İslam’a referans olduğunu belirtti.  Çok tanrılı dinlerin bugün yaygın şekilde devam ettiğinin altını çizen Eraslan, çok tanrıcılığın pagan anlayışını temsil ettiğini ve Allah’a şirk koşmak olduğunu söyledi.
Öğrencilerden gelen son soru, Buhari ve Müslim’in hadis kaynakları ve hadislerin doğru kabul edilmesi hususundaki tartışmalar hakkındaydı.  İslam ilim geleneğinde ehl-i sünnet tarafından en doğru kabul edilen hadis kaynaklarının “Kütüb-i Sitte (Altı Kitap)” olarak bilinen eserler olduğunu, anılan iki âlimin kitaplarının “iki sahih hadis kitabı (sahîhayn)” olarak bilindiğini ifade eden ve hadis ilmi konusunda kısaca bilgi veren Eraslan, Kur’an-ı Kerim’in bir anayasa olarak düşünülebileceğini, son peygamber Hz. Muhammed’in (sav) sünnetinin de dinin en doğru uygulaması olduğunu vurgulayarak sünnet ve hadislerin İslam dinindeki önemine dikkat çekti.  Eraslan, dinin ana kaynaklarından -Kur’an ve Sünnet’ten- öğrenilmesi gerektiğini ve yanlış mecralardaki bilgilenme arayışlarının olumsuz sonuçları olabileceğini hatırlatarak sözlerini tamamladı.
 

paylaş